Bizans döneminde kutsal olan ve Havariun Kilisesi’nin bulunduğu alana 1463- 1470 tarihlerinde inşa edilen külliyenin mimarı Atik Sinan ismiyle tanınan Mimarbaşı Sinanüddin Yusuf Ağa’dır. Fatih Camii’nin iki yanında sıralanan bu medreselerin yapımı tamamlanıncaya kadar dersler Ayasofya’nın yanında kurulan ilk medreselerde yapılıyordu. Külliyenin en önemli elemanları olan bu medreseler Osmanlı Dönemi sona erip medreseler kapatılana kadar İstanbul’un en önemli ve en üst düzey eğitim verilen merkezi olmayı sürdürdü. Talebe hücrelerinin bir meydan etrafında toplanmasından dolayı “Sahn” ismi kullanılan yapılar “Fatih Sahn-ı Seman Medreseleri”, “Sahn Medreseleri” veya “Sekiz Medreseler” diye de anılmaktadır.
Büyük medreselerden haliç tarafındakilere “bahr-i siyah” yani Karadeniz, Marmara tarafındakilere “bahr-i sefid” yani Akdeniz Medreseleri deniyor ve bunlardan kıble tarafında olana “Baş Kurşunlu” ortada ve dershane mescitleri birbirine bitişik olanlara “Çifte Kurşunlu” en batıda olana da “Ayak Kurşunlu” deniyordu. Bunlardan her biri 19 hücre ve birer büyük kubbeli dershane-mescitten oluşuyordu.
Fatih Külliyesi’nin ayakta kalabilmiş sekiz büyük medresesi 1955’ten itibaren Vakıflar İdaresi tarafından onarılarak Yüksek Eğitim Yurdu olarak faaliyet göstermiştir.