“Hikâye hakikate götürür”
Klasik dönem yazar ve şairlerinin hikâyeyi yani kıssayı insanı hakikate götürecek olayları anlatmada bir araç olarak kullandıklarını, kıssanın Kur’an-ı Kerim’de de yer aldığını ifade eden Prof. Dr. Mustafa Çiçekler, hikâyelerin insanın inancını geliştirmede gerekli bir olgu olduğunun altını çizdi. Hakikate erişmenin bir aracı olarak ve insan psikolojisini de irdeleyerek en iyi hikâye anlatan isimlerden birinin Ferîdüddin Attâr olduğunu söyleyen Çiçekler, Mantıku’t Tayr gibi klasik eserlerin değerler eğitimi içerisinde kullanılmasının zaruri olduğunu kaydetti.
"Mecnun’un rakibi Leyla"
Doç. Dr. Dursun Ali Tökel, Fransız kuramcı Roland Barthes’in anlatılardaki temel amacı belirttiği ‘öznenin eksikliğini hissettiği bir şey ulaşmak amacıyla yola çıkması ve kavuşması’ düşüncesinden hareketle Leyla ile Mecnun hikâyesine farklı bir açıdan baktı. Mecnun’u özne nesneyi Leyla rakibi ise İbn-i Selâm olarak tanımlayan Tökel, kavuşma sahnesinde Mecnun’un Leyla’yı tanımamasının, asıl rakibin Leyla olduğu gerçeğini önüne çıkardığını ifade etti.
Geleneksel sanatları ve tasavvuftaki aşk anlayışını, zâhir ile bâtının sürekli birbirine dönen hareketi içinde değerlendiren Doç. Dr. Zeynep Gemuhluoğlu, hem sanatın hem de tasavvufi aşkın zâhir ile birlikte bâtına geçmek ve tekrar zahire geri dönmek anlayışı üzerine kurulduğunu, Hz. Muhammed’in Miraç hadisesinin buna örnek olduğunu belirtti. Gemuhluoğlu, bu nedenle Miraç hadisesinin sadece Hz. Peygamber’e mahsus olmadığı, tüm insanların bir anlamda kendi miraçlarını yapmaya yönelik bir imkân olarak Miracı taklit ettikleri değerlendirmesinde bulundu.
"Aşkın tasviri: Varka ile Gülşah"
Her sahnesi tasvir edilen Varka ile Gülşah hikâyesinin tasvirlerini gösteren Dr. Aslıhan Erkmen, hikâye için çizilen tasvirlerin 11 ve 12. yüzyıl İslâm coğrafyasının genel özelliklerini yansıttığını, özellikle hayvan betimlerinin o dönemin sembollerini göstermesi açısından önemli olduğunu kaydetti. Hikâyenin her sahnesinin resmedilmiş olmasının bugüne zengin bir görsel kaynak sunduğunu söyleyen Erkmen, aynı zamanda aşkın görsele yansımasının da iyi bir örneği olduğunu dile getirdi.
"Oradaydım"
Öğr. Gör. Betül Bilgin, Oradaydım enstalasyonunu hazırlama amaçlarını anlattı. Geleneksel bir sanat olan minyatürü modern bir sanat olan enstalasyon ile her ikisinin de zaman ve mekân kavramlarından uzak olmaları sebebiyle sunduklarını söyleyen Bilgin, klasik hikâyelerin de zamandan ve mekândan bağımsız olduğunu, bu yüzden bugüne kadar ulaştıklarını ifade etti. Bilgin sözlerine, yazma eserlerin bir parçası olan minyatürü modern dönemde sunabilmenin bir yolu olarak da enstalasyonu seçtiklerini ekledi.